Dil ve Konuşma Terapisi

Dil ve konuşma terapisti; iletişim, dil, konuşma, ses ve yutma süreçlerinin gelişimi ve bozukluklarının önlenmesi, tanılanması, değerlendirilmesi, rehabilitasyonu süreçlerinden sorumlu; sağlıklı, hasta veya engelli bireylerin yaşam kalitelerinin artırılmasını hedefleyen sağlık meslek elemanıdır.

AFAZİ

Afazi genellikle ani bir serebrovasküler olay ( beyni besleyen damarlarda tıkanıklık, beyin kanaması, inme, iskemik ataklar vb.) sonucunda meydana gelir. Prognozun sonunda bireyin konuşmasında eskisine oranla ciddi etkilenmeler görülebilir. Maalesef ki bu durum bireyin hayatında olumsuz birçok değişikliğe de neden olur.

Afazinin şiddeti ve türü, lezyonun oluşum yeri, büyüklüğü ve bölgenin etkilenme derecesi gibi birçok etkene bağlı olarak kişiden kişiye farklılık göstermektedir.

Afazili bireyler dili anlama ve üretim süreçlerinde, tekrarlama, adlandırma, okuma ve yazma becerilerinde problem yaşamalarının yanı sıra eşlik eden bazı motor konuşma bozuklukları( dizartri, apraksi gibi), yutma bozuklukları (disfaji) ve bilişsel (dikkat ve bellek) problemler dolayısıyla da iletişim kurma ve sürdürmede güçlük çekerler.

Prognoz öncesi dönemde bağımsız, sosyal ve iyi iletişimci olan birey prognoz sonrası dönemde; anlatmak istediklerini istediği gibi anlatamamak, konuşmada güçlük çekmek, okuma ve yazma becerilerinin etkilenmesi, kelime geri çağırmada ve adlandırmada zorluk gibi problemlerle karşılaşınca depresyon ve izolasyon eğilimleri gösterebilmektedir.

Bütün bu belirtilerin, afazi şüphesi duyulduğu ilk andan itibaren bir nöroloğun yönlendirmesiyle dil ve konuşma terapistleri tarafından hastaya özel bireyselleştirilmiş terapilerle, etkileri en aza indirgenebilir. Bireyin prognoz öncesi dönemdeki dil becerilerinin geri kazandırılması sağlanabilir.

ARTİKÜLASYON BOZUKLUĞU

Artikülasyon bozuklukları konuşma seslerinin doğru üretilememesinden kaynaklanan bir konuşma sesi bozukluğudur. Halk arasında bazı artikülasyon bozuklukları peltek konuşma, /r/ sesini söyleyememe olarak bilinse de olası anatomik anomaliler, nörolojik hastalıklar, bilişsel durum gibi faktörler bir dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilmeden artikülasyon bozukluğu olarak sınıflandırılamaz.

Artikülasyon bozukluğu olan bireylerin konuşmaları seslerin yanlış üretimiyle karakterizedir. Doğru sesletimin yapılamaması konuşmanın anlaşılırlığını oldukça düşüren bir faktördür. Bu nedenle artikülasyon bozukluğu olan yetişkin veya çocukların konuşmaları başkaları tarafından anlaşılmakta güçlük yaratabilir.

Anlaşılamamanın iletişim kurmada olumsuz bir deneyim yaratması olasıdır ve bu durum bireyin iletişimden kaçmasına özellikle çocukluk çağındaysa içe dönük bir mizaca bürünmesine neden olabilir.

Okuma-yazma öğrenim dönemine kadar düzeltilmemiş artikülasyon bozukluklarının geç okuma-yazma öğrenime yol açabileceği veya hatalı üretim yapan çocukların yazma becerilerinde de aynı hatalı üretimleri sergileyebileceği bilinmesi gereken önemli risk farktörleridir. 

Artikülasyon bozukluğu olan biryelerin terapilerine okul çağından önce başlanması bu risk faktörlerinin önüne geçebilmek için önemlidir. Artikülasyon bozukluğu terapilerinde ailenin de desteği ve motivasyonuyla başarı elde etmek mümkündür.

FONOLOJİK BOZUKLUK

Fonolojik bozukluk dil edinim sürecinde anadilin ses bilgisel kurallarını edinirken yaşanılan zorluk nedeniyle görülmektedir. Fonolojik bozukluğa sahip çocuklar bazı seslerin anlam farkı yarattıklarını fark edemedikleri için bu sesleri doğru yerde ve biçimde üretirken problem yaşarlar. Bu durum konuşma anlaşılırlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

Fonolojik bozukluğa sahip çocukların ya da bireylerin konuşmaları çevresindeki diğer kişiler tarafından güçlükle anlaşılmaktadır. Konuşmaları anlaşılmadığı için sürekli söylediklerini tekrar etmek zorunda kalmaları fonolojik bozukluğa sahip bireylerin konuşmaktan kaçma davranışı göstermelerine neden olabilir.

Psikolojik etkilerinin yanında akademik başarıyı olumsuz yönde etkileyecek belirtilerine de rastlanılabilir. Bu olumsuzlukların önüne geçmek için olabildiğince erken müdahale etmek gerekir.

Fonolojik bozukluklara müdahale dil ve konuşma terapistleri tarafından bireyselleştirilmiş terapi programları ışığında yürütülmektedir. Fonolojik bozukluklar bu şekilde bir müdahaleyle düzeltilebilmekte ve kişinin konuşma anlaşılırlığı arttırılmaktadır.

KEKEMELİK

Konuşma akıcılığının (1) bloklar, (2) ses, hece ve kelime tekrarları veya (3) seslerin uzatılmasıyla değişken sıklık ve süreyle bölünmesine kekemelik denir. Kekemelik bir tür akıcılık bozukluğudur.

Normal akıcılıktaki bireyler belirli bir zamanda belirli miktardaki sesi herhangi bir efor sarf etmeden üretirler. Kekemeliği olan bireyler ise sesleri üretirken ciddi efor sarf etmelerinin yanında takılmalarını telafi etmek ya da takılmalarından kurtulmak adına ikincil davranışlar sergileyebilirler. 

Bu ikincil davranışlar; göz temasından kaçınma, bacak sallama, göz kırpma, eliyle masaya vurma veya takılma kaygısıyla asıl kullanacağı kelimeden vazgeçme, kaçınma gibi davranışlardır. Bu davranışlar kişiden kişiye değişiklik gösterir. Aynı şekilde kekemelik şiddeti ve takılma süreleri de her birey için değişkendir.

Kekemeliğin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte zaman içinde yapılan araştırmalarla bazı teoriler geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olanları kekemeliğin genetik ve nörolojik temelli olduğuna dair bulgular sunmaktadır.

  • Kekeleyen bireylerin çoğunun yakın veya uzak akrabalarında da kekemelik gözüküyor olması kekemeliğin genetik aktarımlı bir bozukluk olduğunu doğrular niteliktedir. İkizler üzerinde yapılan araştırmalar da bu bulguları destekler.
  • Yapılan nörogörüntüleme çalışmalarında kekeme bireylerin beyin sapı ve işleyişinde birtakım farklılıklar olduğu bulunmuştur. Bu çalışmalar da kekemeliğin nörolojik temelli bir bozukluk olduğunu destekler niteliktedir.
  • Toplumda kekemeliğin bir korku veya travma sonucunda ortaya çıktığı düşünülse de bu bir yanılgıdır. Günümüzde kekemeliğin tamamen psikolojik kökenli olarak ortaya çıktığı düşüncesi kabul edilmemektedir.

GECİKMİŞ DİL VE KONUŞMA

Dil gecikmesi, bir çocuğun konuşma dilini anlamada ve / veya kullanmada güçlük çekmesidir. Bu zorluklar çocuğun yaşına göre alışılmadık durumlardır.

Zorluklar şunlar olabilir:

* İlk kelimelerini söylemede veya anlamada zorluk

* Cümleler kurmak için kelimeleri bir araya getirmede zorluk

* Kelime hazinesi oluşturmakta problem

* Kelimeleri veya cümleleri anlamada güçlük

Bazı dil gecikmeleri, otizm spektrum bozukluğu, down sendromu veya işitme bozukluğu gibi durumlarla ilişkilidir. Bazen ise tek başına olur.

Eğer çocuğunuzun temel sorununun anlama ve dil kullanımı ile ilgili olduğunu düşünüyorsanız, bir dil ve konuşma terapistine başvurabilirsiniz. Konuşma terapistleri, çocuğunuzun kelimeleri nasıl kullandığını ve isteklere, komutlara veya sorulara nasıl yanıt verdiğini değerlendirmek için dil testlerini uygulayabilir.

DUDAK DAMAK YARIKLIKLARINDA DİL VE KONUŞMA TERAPİSİ

Dudak damak yarıklığı, doğuştan olan bir çeşit ağız ve yüz şekil bozukluğudur.  Çocuk doğar doğmaz fark edilir. İkisi bir arada veya ayrı olarak görülebilir. Dudak ve damak yarıkları toplumda yaklaşık 1/700 oranında konjenital (doğuştan) olarak görülen ve en sık rastlanan baş-yüz (kranyofasyal) anomalisidir. Dudak damak yarıklıkları bazen bir sendromla beraber de görülebilmektedir. Bir bölümünde yalnızca dudak yarıklığı görülürken bir bölümünde de hem dudak hem damak yarıklığı görülebilmektedir.

Dudak yarıklığının konuşma gelişimi ve özellikleri üzerinde ciddi bir etkisi olmazken, damak yarıklığı dil ve konuşma sorunlarına neden olabilir. Yarık damaklı çocuklar, anormal bir ses üretme mekanizmasıyla doğmuş çoğunlukla diğer gelişimleri normal olan ve dil yetisine sahip olan çocuklardır. Ancak konuşma üretimini sağlayacak mekanizmaları yetersizdir.  Bu yetersizlik, bazı vakalarda ameliyat sonrasında da devam etmektedir. Bu tabloya orta kulak iltihabı, işitme kaybı ve diş sorunları da eklendiğinde yarık damaklı çocuklar dil ve konuşma gelişimi açısından ciddi bir risk altında bulunmaktadırlar. Ayrıca bir sendroma bağlı olarak ya da olmayarak damak yarıklığı olan çocukların büyükçe bir kısmı normal bir konuşmaya sahip olabilmesine karşın % 20’lik bir kesimde ciddi dil ve konuşma sorunlarına rastlanabilmektedir.

Yarık damaklı çocukların dil ve konuşma gelişimi açısından sahip oldukları risk düşünülerek erken dönemden itibaren bir dil ve konuşma terapistinin danışmanlığıyla yapılacak çalışmaların yanı sıra uygun tedaviler ve terapiler, normal ya da normale yakın bir dil gelişimine sahip olma olasılığını arttırır. Dudak damak yarıklığında terapide esas amaç ağız içi hava basıncını arttırmak, burundan hava kaçağını önlemek ve yanlış artikülasyon alışkanlıklarını engellemektir.

Yarık damaklı çocuklarda en yaygın konuşma sorunlarından biri rezonans sorunlarıdır. Damaktaki yarıklık, kasların etkin bir şekilde çalışmasını engelleyerek konuşma sırasında gerçekleşmesi gereken yumuşak damağın kapanma hareketinin tam olarak gerçekleşememesine ve buruna hava kaçağı (velofarengeal yetersizlik) olmasına neden olmaktadır. Bu da burunsu veya genizsi (hipernazal) bir rezonans ile sonuçlanmaktadır. Bu sorun cerrahi tekniklerle ve/veya terapi ile çözülmeye çalışılmaktadır.

Dudak, damak yarıklı çocukların tedavisi bir ekip olarak yapılır. Bu ekip içerisinde dil ve konuşma terapistleri çocuğun anlaşılabilir bir dil geliştirmesine yardımcı olur. Çocuğun gereksinimleri doğrultusunda dil gelişimi ve artikülasyon ile ilgili terapileri yürütür.

Dil ve Konuşma Terapisti

BENGİSU BALKAN

    Open chat